Osamu Dazai – Bir Japon’un Sarsıcı Hayatı
Osamu Dazai Hakkında bir tanımlama yapacak olursam sanırım onun için ”kendini toplumdan ve insanlardan tamamen soyutlamış” birisi olduğunu söyleyebilirim. Sanırım Osamu Dazai en iyi bu şekilde ifade edilebilir. Çocukluğundan itibaren diğerlerinden farklı olduğunun bilincinde ve insanlardan korkan, nefret eden ve kendi öz benliğini saklamak için kendi tabiriyle yıllarca ”şaklabanlık” yaparak insanları kandırdığını söyleyen birisidir. Peki, kimdir bu Osamu Dazai?
Çocukluğu:
Osamu Dazai, 19 Haziran 1909 yılında, Tsugaru yarımadasının Kanagi Kasabasında (Taşra bir yer) babası milletvekili olan saygın bir ailenin 12 çocuğundan onuncusu olarak dünyaya gelmiştir. Asıl adı Shuuchi Tsushima’dır. Fakat biz onu yazar adı olan Osamu Dazai olarak bilmekteyiz.
Zengin ve saygın bir aileye sahip olmasına rağmen Osamu Dazai, içinde bulunduğu aristokrasi’ye hiçbir anlam verememiş ve buna karşı tavır almıştır. Kendi öz benliğini diğer insanlardan gizlemek için çocukluk ve lise yılları boyunca şaklabanlıklar yapmış ve bu konuda başarılı olmasıyla her zaman arkadaş çevresinde popüler birisi haline gelmiştir. Oysa Osamu Dazai, insanlardan nefret etmektedir.
Yukarıdaki fotoğrafta diğer aile bireylerinin aksine gülerek farklı görünen kişi Osamu Dazai‘nin ta kendisidir. Siz bu fotoğrafta gülen sıradan bir çocuk görebilirsiniz, ancak bakalım Osamu Dazai, Ningen Shikkaku (İnsanlığımı Yitirirken) adlı dünyaca ünlü eserinde bu fotoğraftan nasıl bahsediyor.
” Tahminen on yaşlarındaki fotoğrafta adam,çevresinde kız çocukları, bahçedeki havuzun kıyısında yırtık pırtık elbisesiyle ayakta dururken, başını hafifçe sola eğerek çirkince güldüğü bir fotoğraf. Çirkince? Estetik kaygısı olmayan insanlar sıradan bir şeymiş gibi bakıp, ”Ne şirin çocuk” gibi iltifatlarda bulunabilirler. Elbette bu iltifat tamamen yersiz değil. Biraz da olsa çocuğun yüzünde ”şirin” sözcüğüne uygun bir şeyleri bulabilmek mümkün. Ama kendini estetik konusunda biraz geliştirmiş bir kişinin ilk bakışta fotoğrafı sinek kovalarmış gibi bir el hareketiyle fırlatıp atarak rahatsızlığını ” Ne kadar da itici bir çocuk” şeklinde dile getireceği muhakkaktır. Çocuğun gülümsemesi kesinlikle, insanın baktıkça tanımlayamadığı kötü hislere kapılmasına neden oluyor. Bu kesinlikle bir gülümseme değil. Aslında çocuk biraz bile gülümsemiyor. Bunun kanıtı, çocuğun her iki elini de sımsıkı yumruk yapmış olması. İnsanlar gülerken yumruklarını böyle sıkmazlar. Bir maymun. Maymun gülümsemesi. Sadece yüzünü çirkin kırışıklıklar kaplamış.”Kırışık suratlı velet” dedirtecek kadar; hem de nedense insanı iğrendiren, sinir eden bir yüz ifadesi fotoğrafa yansımış.”
Lise Yılları:
Tohoku Bölgesi’nde babasının onun için seçtiği bir okulda lise hayatına başlayanOsamu Dazai, lise yıllarında da şaklabanlıklarıyla arkadaşları arasında popüler olmayı başarmıştır. Osamu Dazai Hayatı‘nın bu yıllarında kendisini rol yapma konusnuda profesyonel bir oyuncu olarak tanımlamaktadır.
Lise yıllarında Osamu Dazai, resimle ilgilenmeye başlamış, günlerini okulu asarak resim atölyesinde geçirmektedir. Bu atölye’de ileride hayatını değiştirecek olan Horiki isimli genç ile tanışır.
Osamu Dazai, İnsanlığımı Yitirirken isimli kitabında Horiki hakkında şöyle bahsetmektedir;
”Horiki Masao adındaki o öğrenci, Tokyo’nun kenar mahallelerinden birinde doğmuştu. Benden altı yaş büyüktü ve özel bir güzel sanatlar okulundan mezun olduktan sonra, kendi evinde atölyesi olmadığından bu atölyeye devam etmeye başlamış, Batı resmi çalışmayı sürdürmüştü. Ancak, onun söylediklerine asla saygı duymuyordum. Aptal biriydi, resmi de beceriksizceydi; ancak, eğlenmeye gelince iyi biri olabileceğini düşünmüştüm. Yani, o an, doğduğumdan beri ilk kez gerçek bir büyük şehir serserisiyle karşılaşmıştım. Benimle şeklen farklı olsa bile, bu dünyadaki insanların yaşayışına tamamen aykırı ve arayış içinde olmak noktasında gerçekten aynı türdendik. Sonra, onun şaklabanlıklarını bilincinde olmaksızın yaparken şaklabanlığının trajik yanının hiç farkına varmaması, benimle kökten farklı noktasıydı. Sadece eğlenmek için, hoş zaman geçirmek için birlikte olduğum biri olarak en baştan itibaren aşağı görmeye başlamış, bazen onunla dostluk etmekten utanıp onun yanında yürürken, sonunda bu adam bile benim özümde ne olduğumu anlamıştı.”
Osamu Dazai Hayatı‘nın bu döneminde Horiki sayesinde İçki, Sigara ve fahişelerle tanışmıştır.
Osamu Dazai, tüm bunlar hakkında Ningen Shikkaku’da şöyle bahsetmektedir;
”İçki, sigara ve fahişelerin, insanlardan korkumu anlık olarak da olsa, unutturabilecek çok iyi bir yol olduğunu, nihayet anlamıştım. Hatta bu yollara girmek için sahip olduğum her şeyi satıp savursam bile pişman olmayacağımı düşünmeye başlamıştım. Fahişeler, benim için ne insandı ne de kadın. Beyinsiz, hatta çılgın gibi görürdüm onları ve koyunlarında kendimi çok rahat hisseder, rahat rahat uyurdum. İnsanı üzecek ölçüde, bir parça bile ihtirasları yoktu. Belki de kendimin onlarla aynı türden olduğumu hissediyordum, her zaman o fahişeler bana bunaltmayacak ölçüde samimiyet gösterirlerdi, belki bir daha hiç gelmeyecek bir insana karşı samimiyet. O beyinsiz, çılgın oldukları hissine kapıldığım kadınlarda Meryem’in halesini gerçekten gördüğüm geceler de olmuştu.”
Yine Liste Yıllarında, Osamu Dazai, Horiki sayesinde Marksizm ile tanımış ve o dönemde Japonya’da yasaklı olan komünist parti’ye katılmıştır. İlerideki yıllarda bu parti içerisinde oldukça yükselen Dazai, parti üyesi olduğu anlaşıldığında tutuklanır. Ailesi’nin ilişkileri sayesinde hapisten kurtulur, ancak ailesi tarafından evlatlıktan reddedilmiştir.
Osamu Dazai, komünist partiye katılma nedeni olarak Ningen Shikkaku’da şu şekilde bahsetmektedir;
” İnsanın yüreğinde anlaşılmaz, dehşet verici bir şey vardır. İştah demek yetersiz kalır. Kibir demek yine yetersiz, renk ve iştah sözcüklerini bir araya getirmek yetmez. Nedense kendim de anlayamıyorum ama insanların dünyasının derinliklerinde ekonomi ile sınırlı olmayan, özenti bir şeyler olduğu hissine kapılıp, o hayalet öyküsü karşısında korkudan hareketsiz kalan benim için materyalizm, suyun derinliğinde akıyormuş gibi doğal olarak olumlamakla birlikte, insanlara karşı korkumdan özgür kalıp, yeşil yapraklara doğru gözlerimi açıp, özlediğim sevinci hissedemiyordum. Ancak, ben bir kez bile o örgütün toplantılarını kaçırmadım. O basit duruşlu insanlar, beni de kendileri gibi basit ve rahat, komik bir ‘yoldaş’tan başka bir şey olarak düşünmemiş olabilirler. Eğer öyleyse, ben o insanları baştan sona kandırmıştım. Ben bir yoldaş değildim. Ancak, o toplantılara eksiksiz katılıp, herkese şaklabanlık hizmeti sunmuştum. Çünkü onları seviyordum, hoşuma gidiyorlardı. Ama bu kesinlikle, Marksizm’le pekiştirilmiş bir samimiyet duygusu değildi.
Yasadışılık. Benim için keyifli olan buydu. Tersine kendimi rahat hissediyorum. Alemde yasaya uygun olan şeyler daha korkutucu (bunu dipsiz, çetin bir şeymiş gibi hissederdim) düzeneği anlaşılmaz, o penceresiz dondurucu soğuk odada oturmazdım, dışarı yasa dışılığın denizi olsa bile, uçarak dalıp yüzmek ve nihayetinde ölüme ulaşmak benim için çok daha rahattı.”
Yazarlıkta idolü olarak gördüğü Akutagawa Ryunosuke’nin 35 yaşında intihar etmesi ile birlikte intihar fikrine yakınlık duymaya başlar. Bir sınav öncesi uyku hapları alarak intihar etmeyi deneyen Osamu Dazai, başaramaz.
Fahişelerden ve Marksizm’den sıkılan Dazai, bir bar hostesine ilk kez aşık olur. Yazar kitaplarında bu kadın hakkında, ‘ilk kez aşık olduğumu hissediyordum’ der. Kadın, kocası dolandırıcılık yüzünden hapse girmiş birisidir. Birlikte yattıkları bir gecenin sabahında, kadın çifte intihar fikrini ortaya atar. Bunu kolayca kabullenen Dazai, sevgilisiyle birlikte kendisini Kamakura’da yükseklikten denize bırakır. Ancak, kadının ölmesine rağmen, Osamu Dazai yine hayatta kalmıştır.
Kamakura olayının ardından liseden kovulan Osamu Dazai, ailesinin de para göndermemesi üzerine iyice depresyona girer ve vereme yakalanır.
Yetişkinliği:
İlerleyen yıllarda Oyama Hatsuya isimli bir fahişeyle evlenen Dazai, ailesi tarafından ikinci kez evlatlıktan reddedilir ve ailesi ile tüm bağları kopar. Bu sıralarda yazarlık kariyerinde de oldukça popülerleşmiş olan Osamu Dazai, eşinin tecavüze uğramasıyla karşı karşıya kalır. Bunun üzerine bir kez daha eşi ile birlikte hap alarak intihar etmeyi dener, ancak ölüm Dazai’yi bir kez daha kabul etmemiştir.
Tüm bunlar olurken bir yandan da dünyaca ünlü eserler vermeye devam eden Dazai, bir yandan da ilerleyen verem ile mücadele etmektedir. Kendisini iyice alkole teslim eden Dazai, bir kez daha kendini asarak intihar etmeyi dener. Ancak, bir kez daha başarısız olur.
Aradan geçen sürenin ardından, Osamu Dazai evliliğinin onuncu gününde dul kalmış, güzellik salonu çalışanı olan Tomie Yamazaki ile tanışır ve onun evine taşınır. Çifte intihara karar veren çift, kendilerini Tamagawa Kanalına atarak intihar eder. Sonunda Osamu Dazai, o çok arzuladığı ölüme kavuşabilmiştir. Cesedi, doğum günü olan 19 Haziran’da bulunur. Üzerinde çalıştığı son kitabı olan ‘Goodbye’ı bitirmeden intihar etmiştir, sanki kitabının finalini dünyaya hoşçakal diyerek yapmış gibi.
Osamu Dazai Hayatı‘nı ‘Yaşamım utançlarla doludur, insan yaşamının ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok’ dizeleriyle özetlemektedir.
Ölmeden önce bıraktığı intihar notundaysa, Japon Kültürünü oldukça etkileyecek ve günümüze kadar gelecek olan o kelimeleri bırakmıştır.
”Doğduğum için beni affedin.”
Osamu Dazai – Bir Japon’un Sarsıcı Hayatı yazımdan bu kadar. Osamu Dazai biyografi yazmak istediğim, hayatı, düşünceleri ve yaptıklarıyla beni etkileyebilmiş nadir yazarlardan. Osamu Dazai bilgi edinilmesi gereken karakterlerden birisidir. Her ne kadar yazımın sizi tatmin edeceğini düşünsem de, İnsanlığımı Yitirirken kitabını kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Kitap okumayı pek sevmiyorsanız, Aoi Bungaku isimli animeyi de izleyebilirsiniz.
Kaynak:Figurex